Kids&Gourmet’in Haziran sayısı için babalar gününe özel bir yazı hazırlığı içerisindeyken aldım haberi… Sadece benim değil, tüm Türkiye’nin hatta dünya insanının yüreğine öyle bir kor düştü ki kalemlerin yazmak istemediği, kâğıtlara, ekranlara yazılmak istenmeyecek kadar büyük bir acı…
Herkes gibi dualarla bekledim, bekledik…
Bekledikçe rakamlardan nefret etmeye başladım, başladık…
Hiç yere yiten canları gördükçe, ailelerinin acısını düşündükçe insanlığımızdan utanır olduk.
Bu sefer ateşin düştüğü yer Manisa’nın Soma ilçesi idi.
Manisa’nın, Soma’nın güzel insanlarının, kadınlarının, adamlarının, çocuklarının yüreğine düşmüştü.
Yazamadım bir türlü…
Yazdım, sildim…
Yazdım, sildim…
Televizyonda, haberlerde (22 Mayıs) duyduğum cümlelerin ucundaki rakamların yüreğimi dart tahtasına çevirmesine daha fazla karşı koyamadım…
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın açıklamasına göre; Soma’da yaşanan maden faciasında hayatını kaybeden 301 şehit madencimizin 255’i evli, 46’sı bekârmış…
Çocuğu olmayanların sayısı 84, olanların sayısı ise 217’iymiş ve ne yazık ki 432 çocuk babasız kalmış durumda. Bu çocukların yaş ortalaması ise 10. Yani babaya en çok ihtiyaç duydukları yaşlar…
Kara tahtaya yazmak istemesek de…
2014’ün babalar gününde 432 çocuk babasız…
2014’ün babalar gününde 46 bekâr madencimiz, 84 çocuğu olmasını hayal eden evli madencimiz babalığın ne demek olduğunu ne yazık ki asla bilemeyecekler.
217 baba ise artık birer melek…
Çok zor… Kabul edilmesi çok güç rakamlar, acılar bunlar…
Soma’nın babaları, Soma’nın babasız çocukları ve Soma’nın kocasız, evlatsız koca yürekli analarına ne yaparsak yapalım teselli olamayız…
Kalemimin, yüreğimin el verdiğince bu satırları onların anısına keleme almak istedim…
İlk duyduğumuzda hepimiz zifiri karanlığın bir oyunu sandık önce…
Gerçekleri görmemiz çok uzun sürmedi…
İsyan ettik, sayı saymayı öğrendiğimize pişman olduk…
Suçluları bulmak için ayaklandık.
Sanki insan olarak bizlerin hiç suçu, ihmali yokmuş gibi de davrandık!
Kabul edin, yerin üstünden her kopuşlarında unuttuğumuz birer canlardı onlar oysa…
Yerin altına mahkum edilmiş sen, bendik aslında…
İsyan edişlerimiz insan oluşumuzdan elbet, ama kaçımız çok öncelerden beri küçük küçük yaşanan felaketler sonrası avaz avaz bağırdık, isyan ettik onlara sunulan yaşamlara…
Kaçımızın umurunda oldu nasırlı kara ellerin kaç boğazı doyurmak için çırpındığı…
Söyleyin, girdikleri kara deliğin mezarları olacağını bile bile her sabah aynı ruhsuz öyküye koşuşları kaçımızın umurundaydı!
Kaçımız, karanlıklarının, ıslak, rutubetli dünyalarının, fakirliklerinin, mecburiyetlerinin farkındaydık…
Kaçımız her gün yüzleri kararmadan önce karısının yanağına, çocuklarının gözlerine konulan veda busesinin farkındaydık!
Kaçımız kararan yüzlerini, ellerini temizleyip evlerine, ışıklarına koşuşlarını merak ettik.
Belki bir iki kişi… O kadar!
İsyanımızda haklıyız elbet ama geç kaldık çok geç kaldık kabul edelim…
301 kere geç kaldık.
En kötüsü de 432 kere babasız kaldık.
Paraya duyulan aşkın, açlığın, adaletsizliğin, insafsızlığın tarifi yok!
Zaman geçecek…
Yaralar belki sarılacak belki de sarılamayacak.
Ama unutulmaması gereken en önemli şey ise gözyaşı dinmeyen yüreklere iyi gelecek hiçbir ilacın var olmadığı…
Zaman geçecek…
İnsanlar ekmek kapılarına içlerindeki tüm nefretle, öfkeyle, acıyla geri dönecekler.
Çocuklar babasızı büyüyecek belki onlar da zaman gelecek o karanlığa yüreklerindeki acıyla sadece ekmek için inecekler…
Anneler, eşlerinden sonra çocuklarını derinlere yürek çarpıntısıyla gönderecek.
Zaman geçecek…
O geçen zamanda neler değişecek, biz insanlıkta ne kadar daha ileri gidebileceğiz yaşayıp öğreneceğiz.
Ama bildiğim tek şey var 2014’ün babalar günü hiç kolay geçmeyecek…
Biri o yavruların kulağına fısıldasın…
Bu yıl tüm babalar Soma’lı çocukların da babası… Sebahat Bağbars
www.sebahatbagbars.com