Hatırlar mısınız? Eminim küçükken mutlaka sizin de bir boyama kitabınız olmuştur! Noktalardan oluşan resimleri olanlardan… İtinayla o noktaları birleştirmeye çalışırdık. Sanki noktalar çizgiye dönüştüğünde bir mucize olacakmış gibi heyecanla tamamlardık. Sonra ortaya çıkan çizimi de dünyamızdaki renklerle özgürce boyardık… Boyarken çizgileri aşmış, tam boyanmamış hiç umurumuzda olmazdı… Mutlu muyduk! Mutluyduk… Özgürdük… Saftık… Asla asla bencil değildik…Dünyamızda ötekileştirmek nedir bilmezdik. Ötekileştirmek nedir onu bile bilmezdik!
Çağan Irmak’ın son filmi “Tamam mıyız?”ı izlediğimde tam da böyle hissettim. Benim yıllardır kafamda noktalarla çizdiğim, amaçladığım, düşlediğim bir dünyanın resmini mükemmel bir şekilde hayata geçirmişti Irmak.
Filmin konusundan bahsetmeyeceğim, eğer izlemediyseniz ve çevrenizde izleyen birileri varsa asla size konusunu anlatmasına izin vermeyin! Gidin kendiniz keşfedin… Şartlanmadan, etki altında kalmadan izleyin! Ama mutlaka izleyin… Bir kere, iki kere, üç kere… Her gittiğinizde sizi başka bir yerden yakalayacağı konusunda asla kuşkum yok… Eğer çocuğunuz varsa ne yapıp edin birlikte, ailece izleyin…
“Tamam mıyız?” filminin ödüle doymayacağından ve Çağan Irmak’ın kalplerimizdeki yerini daha da sağlamlaştıracağından adım gibi eminim… Senaryo, çekimler, yönetim ve elbette oyunculuklar nefis… Hepsi çok başarılı ve kendi rollerinde deyim yerindeyse devleşiyorlar…
Peki, tekrar gerçek dünyaya dönelim ve filmi açık etmeden kendime, size sormam gereken soruyu sorayım… Ama söz verin bu yazımı bir kere filmi izlemeden, bir kere de filmi izledikten sonra okuyacaksınız!
“Gerçekten tamam mıyız?”
Emin olun siz de bu soruyu filmi izledikten sonra bir süre mutlaka kendinize soracaksınız? Bir süre diyorum çünkü her zaman olduğu gibi olayın popülerliği geçtiğinde her şeyi unuttuğumuz gibi bu soruyu da, soruya verdiğimiz yanıtı da bir süre sonra unutacağız! Ama kim bilir belki bu sefer unutmayanların sayıları çok olur! Böylece aslında olması gerekenin filmin vermeye çalıştığı mesajdan ders almamız değil, zaten olması gerekenin bu olduğu olgusunu gerçekten kalpten hissetmiş, anlamış ve yaşamış oluruz.
Etrafınıza bakın… Saçma sapan şeyleri dünya meselesi yapmış varlıklar olarak dolaşan yüzlerce insan geçiyor her gün yanınızdan… Bunlardan biri benim, belki biri de siz! Haksız mıyım? Bir de dünyada kafalarına takacak gerçek meseleleri, sorunları, dertleri olan insanlar var ve biz onları görmüyoruz… Onları görmemek için direniyoruz. Dürüst olalım görmüyoruz ve gözlerinin içine baka baka ötekileştiriyoruz!
Bu kimsenin suçu değil ve aslında aynı zamanda bu hepimizin suçu! Çünkü bizler, bize noktasız sunulan dünyayı, bile isteye hatta vahşice noktalarla bölüyoruz! Sonra da parsellediğimiz her noktayı empati kurmadan, hissetmeden keyfice, bencilce birleştiriyoruz, arsızca boyuyoruz… Çünkü dünümüzde hep böyle yapılmış, korkarım ki geleceğimiz de farklı olmayacak…
Asıl sorun ne biliyor musunuz? Resmi boyarken ya çok uzakta, ya da çok yakında duruyoruz… Çığlık atan noktaları üzerine bir çizgi çekerek, görmezden gelerek susturuyoruz!
Belki bu yazıdan hiçbir şey anlamadınız?
Eee boşuna mı ev ödevi verdim! Tahtaya yeniden yazıyorum…
Bu yazı, Çağan Irmak’ın yeni şahanesi “Tamam mıyız?”ı izledikten sonra tekrar okunacak…