Bisküvi Kavanozu…
Ev sahibi kadın, solaryumla kararmış yüzünde büyüttüğü nefreti, kirpiklerinden küçük çocuğun sıkkın ayaklarına boşalttı. “Dur!” Çocuk bir sandalyeyi döven ayaklarına bir de yanı başında yeşil…
Ev sahibi kadın, solaryumla kararmış yüzünde büyüttüğü nefreti, kirpiklerinden küçük çocuğun sıkkın ayaklarına boşalttı. “Dur!” Çocuk bir sandalyeyi döven ayaklarına bir de yanı başında yeşil…
Küçük kız önce iki küçük kahve fincanını kestirdi gözüne, sonra bir üst raftaki antika çay setini… Hemen vazgeçti, ölen babaannesinden hatıraydı, annesi hep babaannesinin onu çok…
Korkunçtu! Yüzü nasıl bu kadar çabuk sararabildi anlayamadım! Yok, kızardı galiba… Tamam, önce sarardı, sonra kızardı. İkisi de çar çabuk… Anlayamadım işte. Beni kahreden de gerçeği söyleyememiş olmam o arada… O…
Ahmet gözlerinde biriken yaşa aldırmaksızın elindeki pabuçları patlıcan moru kadife bir bezle sildi, parlattı. Her zamanki alışkanlıkla şahlanan tükürüğünü çarçabuk geri yuttu. Çünkü tek yumurta ikizi olan kardeşi…