Küçük kız önce iki küçük kahve fincanını kestirdi gözüne, sonra bir üst raftaki antika çay setini… Hemen vazgeçti, ölen babaannesinden hatıraydı, annesi hep babaannesinin onu çok sevdiğini her zaman yanında olacağını söylemişti ne kadar doğruydu kestiremedi ama yine de içi ürperdi. Hem belki de annesi de görse çok kızardı. İç çekerek çaresizce elindeki kahve fincanlarına baktı uzun uzun. Tam cesaretlenmişken yine vazgeçti. Yedi yaşın verdiği çeviklikle odasına koşup mavi taburesini sırtlandı, mutfak tezgahına tırmanmak için dikkatlice yerleştirdi. Boyunun eriştiği noktada istediği gibi iki tas buldu. Önce çok sevindi, sevincinden sarsıldı ama düşmedi. Sonra üzüldü. Taslarla beraber aynı yoldan geri indi, oturdu. Ablalarından duyduklarını düşündü, hayaller kurdu. Hayallerinin sevinci yüzünde asılı; bir fincanlara, bir de aralarında epey boy farkı olan taslara baktı. Kahve fincanlarını geri koydu ve yatak odasındaki aynalı dolaba koştu.
Sebahat Bağbars