Gramofondan yükselen hüzünlü bir şarkı! “Radyo Netses”

netses

Gramofondan yükselen hüzünlü bir şarkı! “Radyo Netses”

“Gurbetin kahrından bıktım usandım/Üzgünüm bu ellerde gülemedim ben/Herkesi dost sandım yazık aldandım/ Derdime bir çare bulamadım ben!” www.radyonetses.com adresine girdiğinizde sizi karşılayan bu hüzünlü şarkı biraz sonra okuyacağınız yaşam öyküsünün özetidir aslında! Ahmet Nayır, ünlü Galata semtimizin nişanı olarak kabul edilen Galata Kulesi’nin çok yakınında 1961 yılından bugüne artık kaybolmaya yüz tutmuş bir mesleğin ustasıdır. Pikap ve gramofon olmak üzere antik birçok cihazın tamirinin yapıldığı ve kendisi de antik olan bu tamir atölyesi hakkında sayısız haber çıkmıştır. Ama hiç biri Ahmet Nayır’ın son bir kaç yıldır yüreğinde büyüttüğü isyana tercüman olamamıştır. Ahmet Bey ve ona destek olan oğlu Cem Nayır, Issız Adam filminden sonra popülaritesi artan, özellikle de üniversitelerdeki birçok hocanın öğrencilerini araştırmaları ve tanımaları için yönlendirdiği bu şirin tamir atölyesini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya! “Gurbetin kahrından bıktım usandım/Üzgünüm bu ellerde gülemedim ben/Herkesi dost sandım yazık aldandım/ Derdime bir çare bulamadım ben!” www.radyonetses.com adresine girdiğinizde sizi karşılayan bu hüzünlü şarkı biraz sonra okuyacağınız yaşam öyküsünün özetidir aslında! Ahmet Nayır, ünlü Galata semtimizin nişanı olarak kabul edilen Galata Kulesi’nin çok yakınında 1961 yılından bugüne artık kaybolmaya yüz tutmuş bir mesleğin ustasıdır. Pikap ve gramofon olmak üzere antik birçok cihazın tamirinin yapıldığı ve kendisi de antik olan bu tamir atölyesi hakkında sayısız haber çıkmıştır. Ama hiç biri Ahmet Nayır’ın son bir kaç yıldır yüreğinde büyüttüğü isyana tercüman olamamıştır. Ahmet Bey ve ona destek olan oğlu Cem Nayır, Issız Adam filminden sonra popülaritesi artan, özellikle de üniversitelerdeki birçok hocanın öğrencilerini araştırmaları ve tanımaları için yönlendirdiği bu şirin tamir atölyesini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya!

1961 yılından beri Galata semtiyle bütünleşmiş tamir atölyenizin bulunduğu dükkânı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyasınız, nedenini açar mısınız?
– Evet, son birkaç yıldır yaşadığımız bir sıkıntıydı ama 2010 itibari ile de avukata taşınmış bir problem. 9 yaşından beri emek verdiğim ve 1961’den bugüne de kesintisiz hizmet sunduğumuz atölyemizi, dükkanın asıl sahibi; beni de evlatlık olarak bağrına basan Ses ailesinin yurt dışında yaşayan ve ölümlerinden sonra ortaya çıkan mirasçıları yüzünden kaybetmekle karşı karşıyayım.
Radyo Netses’in öyküsü nedir?
– Netses, Halit Ses tarafından 1961 yılında şu andaki yerinde yani Galata’da gramofon, pikap vb. cihazların tamiri için kurulmuş bir tamir atölyesidir. Halit Bey, Galata’da açılan ve o dönemin ilgi gören plak şirketlerinin ihtiyacı olan bir eksiği görerek bir tamir atölyesi kurmaya karar veriyor ve 1959’da Yunanistan’a giderek o dönemin ünlü elektronik tamircisi Nino adındaki ustayı Türkiye’ye gelmeye ikna ediyor ve kendisi de bu zanaatı öğreniyor. 1961’de 7 kişinin ekmek yediği atölyeden yıllar boyunca sayısız kalfa ve usta yetişiyor.
Ses ailesi Yugoslav göçmeni bir aile İstanbul’a geliş öykülerinden de bahseder misiniz?
Evet, Ses ailesi aslen Yugoslav göçmenidir.  Aile 1943 yılında önce Yunanistan’a sonra da aynı yıl İstanbul’a mülteci olarak gelmişler ve Etiler Nispetiye’de yaşamaya başlamış ve bu süreçte İstanbul’u vatanları olarak kabul edip yerleşik olarak yaşamaya başlamışlardır. Savaş görmüş bir çift olarak Ses ailesi sırt sırta vererek Halit Ses’in hayalini gerçekleştirmişler ve Netses’i kurmuşlar ve ölünceye kadar da birlikte çalışmışlardır.
Sizin bu atölyeyle bağınız nasıl oluştu?
– Ben 1953 yılında Sivas’ta dünyaya geldim. 7 yaşımda annemi kaybettim. Annemi kaybettikten sonra babama kızıp, köylünün birinden aldığım 50 kuruşla İstanbul’a kaçtım. İstanbul’a geldiğimde ne cebimde param vardı ne de gidecek bir yerim. Sadece büyük abimin İstanbul’da olduğunu biliyordum ama nerede olduğunu bilmiyordum. Daha sonra sokaklarda
dolaşıp kendime bir kapı ararken Galata’da küçük bir dükkana girdim. İçeride bir teyzeyle amca vardı. Onlara çalışmak istediğimi, işe ihtiyacım olduğunu söyledim. Bu teyzeyle amca Halit Ses’le eşi Ervuş Ses’in ta kendisiydi. Beni gülerek yanlarına çağırdılar. Neden bu yaşta iş aradığımı sorup, yaşımın çok küçük olduğunu söylediler. Bende çalışırım diye cevap verdim. Kafamı okşayıp, beni öpüp yanlarında çalışmama izin verdiler.
Peki, nerede kalıyordunuz?
Her sabah dükkana gidip akşama kadar çalışıp, akşam da nerede yatacağımı düşünüyordum.
Bir gün Ses ailesi iş çıkışında benim nereye gittiğimi nerede kaldığımı merak edip, takip etmişler. Tabi sokakta bir kapı eşiğinde karton sermiş yatarken beni görüp hemen evlerine götürdüler. Onların hiç çocukları yoktu bir gün beni karşılarına aldılar ve çocukları olmamı isteyip istemediğimi sordular. O aile benim her şeyimdi ve ben de evet dedim tabii ki.
Aslında Ses ailesinin sizi evlatlık da olsa çocukları olarak kabul ettiği herkes tarafından bilinen ama yasal olmayan bir gerçek! Neden yasal olamadı?
Evet, şu anda yaşadığımız sıkıntıda işte tam bu yüzden. Aslında beni resmi olarak nüfuslarına almayı çok istediler ve Sivas’tan babamı çağırdılar. Babam köyden geldi ama tekliflerini kabul etmek için karşılığında para istedi. Halit Bey ve eşi Ervuş Hanım da bu durumu kabullenemediği için evlat edinme olayı sözlü olarak kaldı. Zaten babam da beni alıp Sivas’a götürdü. Ama ben iki gün sonra yine mutlu olduğum Ses ailesinin yanına kaçtım. Babam da zaten bir daha arayıp sormadı beni. Ama onlar, beni evlat edinebilmek için birçok kez babamla bağlantı kurdu fakat babam her seferinde karşı çıktı. Ama biz her şeye rağmen iyi bir aile olmayı başardık. Kızım ve oğlum onları öz babaanne ve dede olarak bildiler.
Bir dönem ailenizle Almanya’da yaşamışsınız ama geri dönüşünüz de yine Ses ailesi için olmuş, öyle değil mi?
– Evet, 2000 yılıydı. Annem, Ervuş Ses aniden hastalanıp felç geçirdi ve biz bu haber üzerine hemen Türkiye’ye döndük. Tedavisini ve bakımını üstlendik. Babam Halit’te yaşı nedeniyle yardımcı olamıyordu. 2005 yılında onun da rahatsızlıkları artınca biz onların Etiler’deki evine taşındık. 2007’de Ervuş, 2008’de de Halit Ses’i kaybettik.
Mirasçılar hastalıkları zamanında mı yoksa öldükten sonra mı ortaya çıktılar?
Hastalıkları zamanında onların Amerika’daki ve Makedonya’da yaşayan kardeşlerine defalarca haber verdik ama hiç biri gelip ilgilenmedi. İlk kez Annem Ervuş Ses öldükten sonra defni için geldiler ve bana ve aileme teşekkür ettiler. Halit Ses’in bakımının ve tüm ihtiyaçlarının da bizim tarafımızdan karşılanması gerektiğini söylediler. Biz kardeşi olsak da gerçek ailesi sizsiniz, olumlu olumsuz her şey size ait olmalı dediler ve gittiler! Sadece bir yıl sonra Babam Halit Ses’in vefatından sonra defin için beş kardeşten ikisi tekrar geldiler. Ses ailesinin yatalak dönemindeki sözlü vasiyeti teyit ettiler ve her şey sizin hakkınız bu nedenle diğer kardeşlerimizden de vekâlet alıp size ulaştıracağız dediler ve gittiler.
Peki, sizi bir avukatla görüşmeye zorlayan sebep ne?
O konuşmadan sonra iki yıl hiç arayıp sormadılar ve biz de her gün vekâlet gelecek diye bekledik. 2010 yılında üç kardeş birden gelip Ses ailesinin tüm mülkiyet ve mal varlıklarının kendilerine ait olduğunu söylediler ve bizi çok şaşırttılar. En acısı da şuydu, bize bu mülkiyetler çok değerli ve çok para ediyormuş bu yüzden onları size veremeyiz, demeleriydi.
– Ses Ailesi yatalak dönemlerinde bunları yaşayacağınızı düşünemedi mi? Hadi siz talep etmediniz ama onlarda mı teklif etmediler yeniden resmi bir girişimde bulunmayı?
– Onların benim bu durumla karşı karşıya gelebileceğimi akıllarına getirdiklerini hiç sanmıyorum. Çünkü biz gerçek bir aile gibiydik. Ben hiçbir zaman onlardan bana kalabilecek malvarlıklarıyla ilgili konuşmadım onlar da benimle konuşmazdı zaten. Sadece her zaman tek söyledikleri şey bizim her şeyimiz sizindir, lafıydı. Annem ve babam hasta oldukları dönemde bir gün beni yanına çağırdılar ve: “Ahmet biz çok hastayız ve sen bize bakıyorsun ne olur ne olmaz üzerimizdeki malları senin üstüne bir vekâletle verelim dediler.” Ben de; “Şu an siz hastasınız bunlar ne konuşulur, ne de düşünülür” diye yanıtlamış, geçiştirmiştim.
Şu an son durum ne?
Hukuken hiçbir hakkımız olmadığını söyleyen ilk avukatımızı değiştirdik. Şimdiki avukatımız ise tam tersini düşünüyor ve bizi destekliyor. Karşı taraftan resmi bir yazı gelmesini bekliyoruz ona göre biz de bir karşı dava açacağız. Maalesef konu tam üç yıldır belirsiz.
İnancınız ne durumda, sizce adalet yerini bulabilecek mi?
İçim buruk, insanlara karşı güven kaybım ve üzüntüm var. Bu dükkanı kaybettiğimde sadece Radyo Netses’i değil çocukluğumdan beri yaşadığım anılarımı, çok sevdiğim mesleğimi
ve üçüncü kuşağa kadar ulaşmış bir mesleki değeri kaybedeceğim. İnancım, şu hayatta hep doğrulardan yana olmaya çalıştım ve hep duygusal olarak hareket ettim. Hiç bir zamanda bunun bana verdiği ya da verebileceği zararı düşünmedim çünkü böyle yaşamayı seviyorum. Hukuku ve kanunları hiç bilmem ama yaşadığım olay bu. Ben sadece yaşadığım olayları anlatırım. Eğer kanunen bir hakkım varsa da manevi olarak hak ettiğim yeri
Hukuken de alırım. Açıkçası bu benim için bir umut değil adaletin yerini bulacağına olan inancımdır.
Sebahat Bağbars – 2010

 

Gazeteci, yazar, kahkaha terapisti, masal anlatıcısı, masallarla dans eğitmeni... Keyfi çizer (Instagram @artbyseba Fotoğraf çekmeyi sever... Serbest olarak gazeteciliğini hala sürdüren Sebahat Bağbars 13 yıl hizmet verdiği PR Marka Danışmanlığı mesleğine 2017 yılında ara verdi. Birçok sosyal sorumluluk projesine destek vermekte ya da bizzat yürütmektedir. Bağbars 2019 yılından bu yana New York'ta yaşamaktadır.